Ana içeriğe atla

Varşova'da gezintiler...

Politechnika Warszawska... Günlerdir anlaşmak için uğraştığım, bu süreçte her gün Erasmus koordinatörümün kapısını eskittiğim , sabırla beklediğim okul. Ders kayıtları,ekle silleri,ders saatlerinin çakışması yeniden düzenlenmesi... Nihayet tüm derslerim tamamdı ve ilk derse girmeye hazırdım. İlk dersim Intellectual Propert Law'du. Bu ders genellikle konuşma ağırlıklı marka , etik davranışlar, lisans ve telif hakları ile ilgili bir dersti . Seviyordum bu dersi çünkü Erasmus programının bizlere artı olarak kattığı İngilizce konuşmayı pratikleştiriyordu.

 



 Politechnika Warszawska'dan bir kaç fotoğraf


Derslerde ilk başta çok zorlanmıştım fakat hocalar proje verdikçe daha rahat oluyordu . Bu rahatlama en büyük tutkum olan seyahat için zaman yaratmış olmamı farketmemi sağladı. Bir yandan ilk nereye yolculuk etsem ,hangi ülkeyi keşfetsemplanları yaparken bir yandan da Varşova içinde bazen mentörüm Bury'le bazen de tek başımıza keşifler yapıyorduk.Łazienki Park!Varşova'nın en geniş parkı, Kral Stanislaw için 1790 yılında barok stilde Tylman van Gamere tarafından dizayn edilmiştir.İçinde yazlık olarak kullanılan bir saray var. Bahçede tavuskuşları, kocaman parkın içinde insanlara çok sıcak olan sincaplar :) harika büyük yemyeşil şehrin ortasında leziz bir park.. 


Bu parkta ünlü müzisyen Chopin'in heykeli bulunmaktadır. Annesi Polonyalı,babası Fransız olan Chopin 1810 yılında Polonya'da doğmuştur. İlk olarak "Pianist" filmi ile eserlerini dinledimiştim Chopin'in. Paris'te ölen ve mezarı orada bulunan ünlü müzisyenin kalbi Varşova'da bulunan Holly Cross Kilisesi'ne öldükten sonra vasiyeti üzerine getirtilmiştir. Chopin'in kalbinin bulunduğu kolonun ve kilisenin resmi aşağıdadır.

Stare Miasto yani Old Town... Varşova'nın II.Dünya savaşında yerle bir olmasından sonra yeniden aslına bağlı kalınarak yapılmasının bize sağladığı en güzel tarafı sanki o çağlara yolculuk yapıyor gibi hissetmemizdir. Bir çok kafenin ve restaurantın bulunduğu Nowy Swiat caddesinde yürürken alışveriş yapabileceğiniz mağazalar, hediyelik eşyalarla dolu vitrinler göreceksiniz. Bu caddenin sonu sizi Plac Zamkowy(Zamkowy meydanı) denen meydana çıkartır. Bu meydanda başkenti Krakow'dan Varşova'ya taşıyan 3.Zygmunt sütunu ve Kraliyet Sarayı (Royal Castle) karşılıyor. Bu alanda genellikle eğlenceli.renkli ve müzikli gösterilere rastlayabilirsiniz. 
Çinli arkadaşımız Yahuan ile birlikte :) Zygmunt sütununun önünde




Sağda renkli bir akşam gösterisi :)









Solda Plac Zamkowy'deki Kraliyet Sarayı: Bugün saray müze olarak kullanılmaktadır.
Buradan biraz daha ilerlediğimizde ise Old Town'a geliyoruz. Art Nouveau tarzda süslenmiş olan binalarla çevrili bu güzel meydanda bir akşam yemeği yerken güzel atmosferin tadını çıkartabilirsi-
niz.Varşova'ya ilk geldiğimde mentorumle gitmiş olduğum Restauracja Bazyliszek bu meydanda. Polonya'nın kendine has olan bizim mantıya benzer Pierogilerini burda tadabilirsiniz. O zamanlar kış mevsimi hava çok soğuk ve bu meydanda harika bir buz pisti vardı. Tadını çıkartın :)
 



Meydanın ortasında şehri koruduğuna inanılan deniz kızı heykelini görebilirsi-
niz.








Şurda köşede gördüğünüz ev Varşova'nın en dar evi :) Savaşta %95'i yıkılan bu ev yeniden inşa edilmiştir. Çok da tarihi sayılmaz fakat güzel bir ayrıntı ve aslına bağlı kalınarak inşa edilmesi sevindirici :)
Buradan ilerlediğimizde Barbakan Warszawski yani eski şehir surlarını görüyoruz. Akşamüzeri burada yürürken ışıklandırma ve müziklerle ortaçağı yaşıyorum sanki :) Resim çizen sokak ressamları,heykeltraşlar,müzisyenler ve surlar ...
 

Barbakan'a giderken bir kaç kare...






5 aylık süreçte sevdim Varşova'yı. Madam Curie, Adam Mickiewicz, Frédéric Chopin, Nicolaus Copernicus, Roman Polanski gibi bir çok bilim insanı, müzisyen, sanatçı ve şairleri bulunan Polonya. Anlatılacak çok yer , çok hikaye var fakat yolunuz düşerse Varşova'ya uğramanızı mutlaka tavsiye ederim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çevreyle uyumlu estetik yapılar(Hundertwasser) ve Eğlenceli Lunapark Viyana-2

Opera'dan çıktıktan sonra rasgele yürümeye başlıyoruz. Viyana'da her yerde bir müze,saray,anıt vb. görebilirsiniz. Önümüze yine Viyana'nın en önemli saraylarından birisi,Hofburg İmparatorluk Sarayı geliyor. Habsburg Hanedanlığı'nın gücü arttığında genişletildiğinden bu sarayda hemen hemen her tarzı bulabiliriz,gotik tarzdan art nouveya kadar.Günümüzde bu muazzam kompleks Viyana Ulusal Kütüphanesi,İmparatorluk Hazinesi, Müzik aletleri koleksiyonu ve silah koleksiyonundan oluşuyor.Hemen yanında İspanya Binicilik Okulu, Etnografya müzesi de bulunmaktadır. Önünde büyük bir yeşillik alan(Heldenplatz) bulunan bu saray hakkında bilgi edinirken biraz dinleniyoruz.                                  Hofburg Sarayı'ndan görüntüler Burada biraz dinlendikten sonra yeniden dolaşıyoruz. Bu kez sırada Viyana'nın ünlü renkli ressam ve mimarı Hundertwasser yapıları var. Hundertwasser ,düzensiz formları k...

Manisa-Salihli(Sardes)- Alaşehir-Sarıgöl Gezi Rehberi

Merhaba , Avrupa yazılarından sonra memleketimden de bahsetmeden olmaz dedim. Manisa ülkemizin batısında yer alan, İzmir'e yaklaşık yarım saatlik mesafede bulunan Şehzadeler Şehri diye geçen ilimiz. Ben aslında Manisa'ya oldukça uzak bir ilçesinde oturuyorum. Sultaniye çekirdeksiz üzümüyle dünyanın bir çok yerine ihraç edilen Sarıgöl :) .  SARIGÖL Sultaniye çekirdeksiz üzümü Sarıgöl,rivayetlere göre önceden bir göl imiş. Şimdi bu gölün bulunduğu yerde yerleşim yeri kurulu.İlçe merkezinde nüfusu yaklaşık 13.000 olan bu ilçemizin temel geçim kaynağı çiftçilik. Alaşehir,Sarıgöl çevresinde yetişen Sultaniye üzüm halkın birçoğuna da gündelik iş imkanı sağlamaktadır.  Eylül'de bağbozumu zamanında Sultaniye Üzüm Festivali yapılmakta, 10 yıldır yapılan bu festival panayır havasında, il ve  ilçe dışından gelen satıcıların (giyim,yiyecek,el emekleri vb.) stantları,yabancı ülkeden gelen bir grubun halk dansı ve üzüm yarışmasıyla geçen, yerel ve ünlü sanatçıları...

İbizaa !!!

Uzun süredir yazmamış olmanın verdiği rahatsızlıkla keyifle okumak üzere Akdeniz'in eğlence adası adası İbiza'nın yazısını paylaşmak istedim. Polonya'da soğuk devam ederken biz güneye inmeye karar vermiştik. Barselona'dan sonra eğlence adası İbiza'da kalmak için yola koyulduk. Adaya gitmemiz sezonun henüz başlamadığı bir aya denk gelse de plajlarda müzük,dans devam ediyordu. Mayıs ayının ilk haftası Ryanair'den aldığımız biletlerle Barselona-İbiza seyahati arası uçuşumuz sabah 9 gibi tamamlanmıştı.Hava sıcaktı, Barselona'da geçirilen dolu dolu dört günün ardından  içimde oluşan heyecan adayı keşfe çıkmak için beni uykusuzluğa itiyordu. Otel konusunda Sant-Antonio tarafını seçmek istesemde merkeze 2 km olan Playa d'en Bossa bölgesinde kalmayı tercih ettim. (https://www.booking.com/hotel/es/es-canto-bossa.tr.html?label=gen173nr-13CAEoggJCAlhYSDNiBW5vcmVmaOQBiAEBmAEouAEEyAEE2AEB6AEB;sid=2dedef1260409cbe7d78ddfc162aa1c0;dcid=2) . Ünlü Bora Bora plajına ...